|
Yazar |
Konu  |
Milamber
Seçkin Üye
    

Turkey
İleti 1412 |
İletim - 04/01/2004 : 15:16:55
|
sonunda başladı artık tarlaları yakmak için çok geçti orclar kasabaya girmişti marcus demin farkettiği yabancının kendisini kurtardığını görünce ona sarfettiği sözlerden utandı belki ileride özür dileyebilirdi ama şuan zaman savaş zamanıydı orclar dörtbir yandan kasabaya giriş yaptılar sadece giriş yolunun oradaki şef leri vede onun korumaları gelmemişti halka kaçmayı bırakmış savaşmaya başlamıştı sadce çocuklar saklanıyordu marcus kendine doğru gelen üç orc u gördü yabancılara ve diğer arkadaşlarınada orc lar saldırmıştı kimse diğerine yardım edebilecek durumda değildi artık her kes tek kalmıştı marcus iki orcun önünden gelen orc un karnını güzel bir hamleyle yardı arkadan arkadaşları geldi marcus belindeki bıçağı çıkardı ilk hamle orclardan geldi tam omzunun üstüne gelecek şekilde kılıcını yukardan sallamıştı kötü bir hamleydi diğeri ise marcus un karnına hedef alacak şekilde kılıcını direkt sokmaya çalışmıştı marcus omzuna gelen hamleyi sezdi kılıcıyla kendisine gelmeden orcun karnını(!) deşti karnına gelen hamleden kurtulmak için yere atladı orc kılıcına vurdu eğilerek kılıcı saplıyacaktiki marcus un bıçağı boynuna saplanıverdi marcusn üstü başı kan olmuştu arkadaşlarıda diğerleriyle uğraşıyorlardı ama daha fazlası geliyordu kasabanın askerleri pek yetenekli değildiler bir kaç orc u öldürüyorlardı ama sonunda onlarda ölüyordu durum vahimdi orclar binaları yakmış katliama başlamıştı marcus ayağa kalktı kasabanın girişine doğru koşmaya başladı şefleriyle savaşacaktı ... |
 |
|
Rappier
Seçkin Üye
    
İleti 1848 |
İletim - 04/01/2004 : 17:17:40
|
-Her zaman bir yolu bulunur... Her zaman ikinci bir çıkış vardır...
Bu sözler hırsızın beyninde sürekli bir şekilde yankılanıp duruyordu. Bunc yıllık hayatında hep birilerinden kaçmış ve sürekli bir kaçış yolu bulmuştu. Buradaki olayında farklı gelişmeyeceğini biliyordu. Her zaman şanslıydı ve son andada olsa hep bir kaçış yolu bulmuştu. Bu seferki durum çok kötü bile olsa bu umut hep içinde saklıydı.
Kılıç konusunda hiç uzman olamamıştı. Yanında kısa kılıç taşıyor olsa bile bunu sadece gafil avladığı düşmanların üzerinde kullanırdı. Onun silahı gizlilik, çeviklik ve zekaydı. Bir orc'u elindeki arbaleti ile alt etmiş olmasına rağmen gittikçe kapana sıkışmaktaydı. Ortam tehlikeli olmaya başlayınca diğerlerinin aksine büyücünün evine geri döndü ve karanlık bir köşeye saklandı. Hemen ardından odaya iki orc girdi... Belliki hırsızı takip ediyorlardı. Ölü büyücünün oraya yöneldikleri sırada iki bıçak seri bir şekilde daha ağır zırhlı olan orc'un ensesine girdi. Bu olayla birlikte diğeri ardını döndü, Yakalanması en zor düşmanla savaştığının farkına ölüm saati yaklaştığında varabilecekti... buda fazla üzün sürmedi ve hemen arkadaşının üzerine yığıldı.
Çıkış yolunu bulmanın zamanı gelmişti. Böyle bir büyücünün odasında bir kaçış yolu yoksa hiçbir yerde olamazdı... Gençlik yıllarında kasabanın büyücüsünün pis işlerini yaparken büyü konusunda biraz bilgi sahibi olmuştu. Büyü yapamıyor olsa bile pekçok büyünün ne işe yaradığını bilir, büyülü eşyaları hemen tanırdı. Tüm eşyaların arasında bir parşöment dikkatini çekti. Eski ustasının üzerinde birşeyler söylediği bir parşömentti bu... Zor durumlarda ortamdan kaçılmasını sağlayan teleport büyüsünün işlendiği bir kağıt parçası. Kendisi okuyamasa bile kesin olan Black'in okuyabileceğiydi...
-Umarım okur, gölgeler adına umarım bu büyüyü yapar. Yoksa buradan ölüm dışında bir çıkışımız olamaz.....
|
 |
|
whiteraistlin
Seçkin Üye
    

Turkey
İleti 330 |
İletim - 04/01/2004 : 20:18:32
|
İki Orc'u daha kılıcı Iceshard ile doğrayan Black, büyücünün evinden bir çağırış hissetti. Gölgelerde saklanarak büyücünün evine gitti.
Gittiğinde kanının donduğunu hissetti. Büyücünün evinde orc cesetleri yığılıydı. Köşede ise Rappier duruyordu, paralize olmuştu. İşin kötüsü, onca orc kanı büyücünün yaptığı rün çemberini tekrar harekete geçirmiş olmasıydı.
Rün çemberinin ortasında dev bir figür duruyordu. Kıpkırmızıydı figür, derisi zırh gibiydi. Bir elinde şimşek şeklinde bir kılıç, öbüründe de bir kamçı tutuyordu. Dev, kara kanatlar arkasında katlıydı. Suratı bir maymununki gibiydi -tek farkı sinsi, kırmızı gözleri ve sivri dişleriydi, şeytani zekası sayılmazsa.
İnkar edilemezdi. Bu bir Balor'du.
"Adi büyücü!" diye bağırdı Balor. "İstediğin şeyin ne kadar gereksiz olduğunu söylemedim mi sana? Boğazına sapladığım bıçak yetmedi mi? Crowwyn kasabasına zaten yeteri kadar şeytan saldıracak! Benim orada yardımımı istemen ne kadar iğrenç bir davranış! Ben ki..." dedi. Daha sonra yerde yatan ölü büyücüyü gördü. Gözlerini yavaşça Black'e kaydırdı. "Ah, küçük büyücü. Korkarım fazla şey duydun." Hırladı. "Öl."
Bu son kelime, bir dilekten çok bir emir, bir büyüydü. Vücudu bu Güç Kelimesi'ne boyun eğmeye çalışırken zihni direndi.
"Ölmemeliyim! dedi. Büyük, karanlık bir boşluğa daldı. Son gördüğü şey, Balor'un ateşlerin içinde kaybolduğuydu... |
For there is no pain greater than thine. For there is no gain, but the fury inside.
Yunus Emre Bakiler Oyunsitesi-Yazar yebakiler@oyunsitesi.gen.tr |
 |
|
shadowwalker
Seçkin Üye
    

Turkey
İleti 637 |
İletim - 05/01/2004 : 17:56:55
|
Gildor hayatı için savaşıyordu. ilk başta yaptığı hatayı tekrarlamamış ve düşmanlarını çabuk bir şekilde yolundan çekmeye başlamıştı. fakat kaç düşmanı yok ederse etsin sanki mantar gibi etrafında düşmanlar beliriyordu. yüzü, elleri, kılıcı, kıyafetleri kandan kıpkırmızı olmuştu. neyseki tek kan damlası bile kendine ait değildi. ancak artık yorulmaya başlamıştı ve bunun için bir çıkış yolu göremiyordu. orclar grup halindeyken cesur olurlardı ve kaçının öldüğünü umursamazlardı. düzünelerce düşmanı cehenneme yolamıştı fakat üstüne bakınca ölüm meleği gibi görünmesine rağmen süşmanları korkusuzca üzerine saldırıyorlardı. gözleriyle müttefiklerini aramaya başladı. hırsız yine ortalıkta yoktu.. ama işini yaptığa emindi.. nede olsa ondan elinde kılıç etrafta önüne gelene saldırması beklenemezdi. büyücüyü aramaya koyuldu. bu sırada yanına gelme gafletini gösteren iki düşman daha cansız bedenlerini yerde bulmuştu. göz ucuyla büyücünün çıktıkları binaya girdiğini gördü. "belkide bir fikri vardır" diye aklından geçirdi. yanına gitmek üzere harekete geçmeye karar verdi. Motunu uyarmak için yanına yaklaşmaya çalıştı... Motun'a oldukça yaklaşmıştı ki. diğer savaşçıyı gördü. orcların ve savaşçıların arasında kendine yol açıyor ve saldırının kalbine doğru gidiyordu: -lanet olsun... büyük ihtimalle düşman liderini bulmak için gidiyordu... ama bu kadar büyük bir orduyu kumanda eden komutan büyük ihtimalle büyük bir avdı. savaşçı kendi ölümüne doğru koşuyordu.. Motun'a henüz yeterince yaklaşmamıştı.. bağırdı: -MOTUUN... BÜYÜCÜNÜN EVİNE DOĞRU GİT! Gildor ise ters yöne doğru koşmaya başladı. savaşçıyı ya geri döndürecek (döndürmesi için bir neden varmıydı ki?) yada bu umutsuz planda ona yardımcı olacaktı.. |
The closer you get to the meaning,the sooner you know that you're dreaming... |
 |
|
thakki1
Seçkin Üye
    
Turkey
İleti 1577 |
İletim - 05/01/2004 : 22:53:54
|
Savaşın gürültüsünden Gildor'un bağırışını zorda olsa duymuştu: -MOTUUN... BÜYÜCÜNÜN EVİNE DOĞRU GİT! Bağırıştan sonra Gildor tam ters istikamete doğru koşmaya başlamıştı, kendisi ters tarafa giderken ondan neden büyücünün evine gitmesini istediğine bir anlam veremiyorduki, ismini bile bilmediği diğer kader arkadaşının Orc şefine doğru hareketlendiğini gördü. Peki büyücünün evinde ne vardı, üç yabancıdan diğer ikisi ortalıkta görünmüyordu, plan yapacak kadar zamanda olmadığından yoldaşının isteğini yapmaya karar verdi ve büyücünün evine doğru hareketlendi. Evin etrafında meydana göre daha az düşman vardı, önüne çıkan bir kaç Orc Motun'u durduramadılar ve nihayet eve ulaştı. Evin içi boştu ve havada garip bir yanık kokusu vardı... |
KIBRIS TÜRKTÜR TÜRK KALACAK, DENKTAŞIN YANINDAYIZ, MÜNGKE TENGRİYİN KÜÇÜDÜR! KIBRIS TÜRKÜNDÜR
ÇİNDE KIRKBİR ÇERİYLE İHTİLAL YAPAN KİMDİ PEKİ O USLANMAZ KAN HANGİ BEDENDE ŞİMDİ ŞÜKÜR Kİ BİZDE TANRIM...
GÖKTE TANRI YERDE BİZ.. YERLE GÖK ARASINDA DİZ KIRIP YURT SALAN BİZ... TAŞ KIRILIR TUNÇ ERİR! FAKAT TÜRKLÜK EBEDİDİR... |
 |
|
Konu  |
|
|
|
|