Tekrar merhaba sevgili okurlar,

     Okul nedeni ile yazım biraz gecikti ama yine de oyun tanıtımımı size ulaştırmış olmaktan mutluluk duyuyorum. Bu seferki yazımda C-RPG oyunlarından biraz olsun sıyrılıp dünyada sağlam bir satış grafiği çizmiş horror action-adventure oyunu Resident Evil’i tanıtmaya karar verdim. Capcom firması tarafından piyasaya sürülen Resident Evil, korkunun, vahşetin ve şiddetin sınırlarını bir hayli zorluyor. Bilgisayar dünyasında bu da biraz yabancı olduğundan, insanlar tarafından ilgi ile karşılanıyor. İlk çıktığında oyunda 18 yaş sınırı vardı. Halktan tepki gelince, yaş sınırı olmaksızın oynanabilmesi için üç ayrı versiyonu piyasaya sürüldü. Şimdi bu versiyonları bir gözden geçirelim.

Europe Edition:
Yaş sınırı olmayan, vahşet ve kan içeren bütün sahnelerin kaldırılmış olduğu versiyon. Aşırı vahşet ve kan çocuk psikolojisini olumsuz yönde etkileyeceğinden, böyle bir yönteme başvurulmuş. Malum ya yaş sınırı yok.

Japan Edition:
Orjinal, %100 saf vahşet içeren, sansürsüz versiyon. Ve tabii ki 18 yaş sınırı ile. Japonlar oyunun bu versiyonu ile insanların yüreklerini ağızlarına getirmeyi iyi becermişler.

Collector’s Edition:
Kan ve vahşetin belli bir düzeye kadar izlenebilmesini mümkün kılan versiyon.Yine sahneler kesilmiş, ama vahşet meraklıları için bir kaç sahne bırakılmış. Oyunun Japon ve Avrupa versiyonu arasında birşey.

     Tabii ki bu versiyonlar sadece PlayStation için geçerli. PC sözkonusu olduğunda, mevcudiyette bulunan tek versiyon “collector’s edition”. Fakat hangi versiyon olursa olsun, oyunu oynarken bayağı bir tırsıyorsunuz. Hele kendinizi oyunun atmosferine kaptırdığınızda ne hale geleceğinizi bir allah bilir.

     Şimdi oyunun konusunu size kısaca bir anlatayım:

     Yönetimdekiler ne yapacağını şaşırmış durumda. Bütün gazeteler, köşkün etrafında gerçekleşen esrarengiz ölümleri konuşuyor. Bunun üzerine yönetim, köşke bir araştırma takımı göstermeyi uygun görüyor. Fakat yollanılan takımdan bir haber alınamayınca korku ve dehşet daha da artıyor. Sonra daha profesyonel S.T.A.R.S. adında bir araştırma takımı kuruluyor ve köşke yollanıyor. Siz de bu takımdansınız. Köşkün bahçesinde araştırma yaparken bir çift azgın doberman’ın saldırısına uğruyorsunuz. Takımınızdan bir kişi dobermanlara yem oluyor. Neye uğradığınızı şaşırıyorsunuz. Ama ne düşünecek vakit var, ne de boşa harcanacak.

     Hemen köşke doğru koşuyorsunuz takımınızla. Islak ve kaygan otların arasından büyük bir korku ile ilerliyorsunuz. Arkanıza bakmak istiyorsunuz, ama nafile. Korkudan gözünüz sadece gittiğiniz yeri görüyor. Sonunda takım arkadaşlarınızla köşke ulaşıyorsunuz. Artık dobermanlar dışarıda, siz ise içeridesiniz. Ama nedense kendinizi yine de güvende hissetmiyorsunuz. İçinizde bir korku var, gün ışığına çıkmayı bekleyen, gitmek bilmeyen bir korku...

     Arkadaşlarınızla aranızda geçen ufak sohbetten sonra evden çıkış yolunu bulmak amacıyla evi araştırmaya koyuluyorsunuz. Fakat ev içinde yaşadığınız her saniye, sizi çıkış kapısı arayışından uzaklaştırıyor. Öyle bir zaman geliyor ki tek bir şey için çırpınıyorsunuz, yaşamınız için...

     Dertler peşinizi bırakmıyor. Delirecek durumdasınız. O yaratıklar, köpekler, dev yılan... hepsi gitmek bilmiyor kafanızın içinden. Yiyip bitiriyor sizi ve ruhunuzu yavaş yavaş. İçinizdeki yaşama isteği, yerini yavaş yavaş umutsuzluğa bırakıyor. Ama yine de bir umut ışığı içerisinde araştırmalarınıza devam ediyorsunuz. Elde ettiğiniz günlükler, mektuplar, notlar ve belgeler size bir şeyi açık ve seçik olarak gösteriyor, tam bir çılgınlığın ortasındasınız.

     Tyrant. Köşkün rahmetli sahibi ve deli bir biyoloji profesörü tarafından bulunmuş bir virüs. En azından öyle yazıyor elinizdeki belgelerde. İnsanları düşünmekten aciz hale getiren, yani birer zombi haline getiren öldürücü virüs. Savaşlarda kullanılmak üzere tasarlanmış askeri bir proje. Savaşlarda oraya buraya kaçışan askerlerin yerine, değil ölmeyi, hiçbir şeyi düşünemeyen askerler yaratarak düşmanlara karşı kullanılmak üzere tasarlanmış canlı. Fakat hesaba katılmayan birşey vardı, onların askerleri, şimdi onlara karşılardı. Ve aslında sizin oraya gönderilme nedeniniz araştırma değil, virüsün köşkten çıkmasını engellemek. Bir deney kobayısınız siz, ölüme terkedilmiş, kendi ve takım arkadaşlarından başka güvenebileceği kimsesi olmayan bir deney kobayı. Ama işin acı tarafı, siz daha ne olduğunuzu bile bilmiyorsunuz.

     Olan bitenleri öğrenmek içinize daha da büyük bir korku serpiyor. Ve umutsuzluk içindesiniz. Fakat biliyorsunuz ki, umutsuzluk, zayıfların işidir. Ve köşkün karanlık ve korku dolu odalarını dolaşarak çıkış yolunu bulmaya çalışıyorsunuz, tüm umutsuzlukları bir kenara bırakarak...

woman affair read here click here
reasons why husbands cheat read unfaithful spouse
what makes women cheat My girlfriend cheated on me open
how many guys cheat click why do women cheat on their husbands
website open read