Arkadaşlar bikaç dk önce aklıma bi kaç kelime geldi bi yazı yazdım sizlerle paylaşmak istedim biraz soyut somut arasında gidip geldi yazı ama olsun bakalım :) Buyrun...
Bilgisayarın başında oturup uyumakla uyumamak arasındaki ince çizgide gidip geliyorum.Tam uyumak isteyip yatağa yöneldiğim zaman aklıma gene o geliyor.Beni rüya görmekten bıktıran kız.Beni uyumaktan bıktıran kız.Gözümü kapayınca karanlık bir boşluğa düşüyorum ve birden biri elimi tutuyor ve işte "O".Ona sarılıyorum,onu hissediyorum,nefesini duyabiliyorum,sesini hissediyorum.Ama bizi sadece bir çalar saat ayırabiliyor.Uyandığım zaman o geceye lanet okuyorum.Ama elden ne gelir.Gene uyandım gene gerçekle hayal arasında gittim.Ama gelmek istemedim.Hayat böyle.Zorla getirirler insanı.Gelmek istemezsin.Direnirsin.Nafile!Ne kadar direnebilirsin ki?Hayallerini gerçekleştirebilmek için ne kadar direndin?Yada bir filmi izlerken uyanık kalabilmek için ne kadar direndin?İşte o rüyadan gerçeğe dönmemek için o kadar direnebilirsin.İçimde bir karanlık var.Ve birde "Ay".Fakat bi türlü karanlık çökünce "Ay" ortaya çıkmıyor.Öyle ters zamanlarda çıkıyor ki.Evet.Sonuç olarak rüyalar insanlara mutluluk veren ve sonra yok olan şeyler.Bir bakıma uyuşturucu gibi.Kendinden geçiyorsun ama döndüğün zaman herşeyin gene eski kötü halinde olduğunu görüyorsun.Şaka gibi mi? Öyleyse birde şunu dinle.Her soluk aldığında gerçek karanlığa bir nebze daha yaklaşıyorsun.Peki hangisi gerçek? İçindeki karanlık mı? Yoksa Dışarıdaki karanlık mı? Ben söyleyeyim.Gerçek karanlık:güneş doğmadan hemen önce ortaya çıkar.Bir gün bir güneşde bize denk gelir mi acaba?Sosyopiskopat olduğumu düşünebilirsiniz :) Ama ben kısaca aşk pastasının üstündeki kremaya bi parmak çaldım :) Bi dilim yeseydim ne olurdum acaba :)Ha bu arada :) Kısacası aşk karanlık ve "O" bir ay..